Kaygı-endişe kelimelerini günlük hayatımızda çok fazla duyuyoruz. Çok fazla duymakla beraber bu duyguyu (gerginlik halini) de sürekli yaşıyoruz. Hepimiz bir koşuşturmacanın içindeyiz ve bazen bu koşuşturmacada işler yolunda gitmeyebiliyor veya biz gitmeyeceğini düşünüyoruz. İşte tam da işlerin yolunda gitmeyeceğini düşündüğümüzde yani kötü bir şey olacakmış hissine kapıldığımızda yaşadığımız şeyin adı kaygı. Bu bazen sınav kaygısı, bazen asansörde kalma kaygısı, (Klostrofobi) bazen değerlendirilmekten korktuğumuzdan durumlarda duyduğumuz kaygı (Sosyal Fobi) bazen de köpekten korkma kaygısı (Özgül Fobi) şeklinde karşımıza çıkabiliyor.
Biraz da kitaba göre açıklarsak kaygıyı tehlikeyi haber veren doğal ve gerekli bir sinyal diyebiliriz. Eğer tehlikeyi haber alamasaydık nasıl hayatta kalabilirdik? Kaygı hissini yaşadığımızda vücudumuz belli başlı tepkiler verir. Ellerimiz buz kesebilir, terleyip, ağzımız kuruyabilir, kalbimiz hızlı hızlı atabilir. O an umutsuz, çaresiz, beceriksiz hissedip ve aklımızdan felaket senaryoları geçiyor olabilir belki de. Çünkü tehlike anındayız ve hayatta kalmamız gerek. Bu yüzden kaygı duygusu diğer her duygu gibi gereklidir, önemli olan kaygı düzeyini belli bir düzeyde tutabilmektir. Bir araba alarmını düşünürsek bu alarmın arabaya her dokunulduğunda değil de kapılar zorlanıldığında çalması durumu gibi düşünebiliriz.
Kaygınız sizin başkalarıyla olan ilişkinizi, iş veya okul yaşamınızı kısaca hayat kalitenizi etkiliyorsa bir uzmandan yardım alabilirsiniz.
Comments